Merhaba,
Bugünkü yazma hakkımı kitap önerisi konusunda kullandım. Uzun zamandan beri hayatımı
şekillendiren ve ona anlam veren kitaplara bir yer açmak istiyordum. Bloğumda
mevcut kategorilerin içinde bir de kitap bölümü yer alacak. Ama bu konuda o
kadar çok şey aktarmak istiyorum ki her seferinde ertelemeyi seçiyorum. Tam
olarak kendimi hazır hissettiğimde yazmak istedim ama o gün bir türlü gelmedi.
Hani deli gibi çalıştığınız bir sınava girdiğinizde kalem tutup yazacak hâliniz
kalmaz ya… Hani onca şeyi nasıl yazacağınızı bir türlü bilemez de özet geçmek
istersiniz ya…
Benim kanaatim insan yeni öğrendiklerini anlatmaya daha
hevesli olur. Bir de az bildiklerini… Çünkü içinde gizem ve heyecan vardır.
Yıllarca içli dışlı olduğum bir hayatın parçaları olan bu kitapları nereden
başlayarak nasıl anlatacağımı ben de bilmiyorum. Öyle romanlar var ki üstüne
yorum yazarken sizin de bir roman yazmanız gerekiyor. Her cümlesi dopdolu, her
satırı altı çizilesi ve içinize işleyecek türden kitaplar bunlar. Acemi ve
başlangıç dönemlerinizde siz çok yorulmayın diye 6 kitap önerisinde bulunmak
istiyorum.
Kitap önerileri roman, hikâye ve şiir şeklinde olacak.
Tek türden gitmek iyi bir okuyucunun yapacağı bir iş değil. Ama bugün roman ve
şiir veriyorum. Romanı okurken şiir ve hikâye türlerinden bihaber olmanızı
istemem. Bu nedenle ilk 6’yi seçerken her ne kadar zorlansam da bu roman ve
şiir türlerinden bir seçme hazırladım sizler için.
Her
Kütüphanede Bulunabilecek 6 Kitap Önerisi
Aşağıda kitap önerileri
listesinde göreceğiniz kitaplar belli bir sıraya göre dizilmemiştir. Önem
sırası gözetmeden okumanızı tavsiye ederim. Yalnızca ilk kitabı seçmede
zorlanmadım.
|
Martı Jonathan Livingston |
1. Martı Jonathan Livingston:
Önerdiğim kitapları hangi sırayla okuyacağınıza iç sesiniz karar verecektir.
Ama Martı’yi ilk sıraya koymanızı öneririm. Diğer hepsini ikinci sıraya
koyabilirsiniz. Hani bazı kitaplar vardır ya içinize öyle bir işlemiştir, öyle
bütünleşmişsinizdir ki kelimeler fazla gerçekçi kalır. Anlatmak anlamsız gelir.
Konuştukça yetersiz kaldığınızı hissedersiniz. Martı da benim için o tür
kitaplardan.
Ondan diğer martılar gibi olmasını istediler. Tek
amacının karın doyurmak ve hayatta kalma çabası vermek olduğunu aşılamaya
çalıştılar. Ama o daha başka anlamlar aradı hayatta. Daha çok uçmak ve daha
yükseklere çıkmak istedi. Azmin zaferini verdi ve hepimize örnek oldu.
Martı, minicik ve dopdolu anlamlar içeren bir kitap. Kitabın
içi martı resimleriyle süslenmiş adeta. Hani resimli kitap sevenler için
diyelim. Hele kitap okumaya yeni başlayacaksanız zaten tam da size göre bir
kitap. Kitap kurdu olduğunuzu düşünüp de okumadıysanız da üzülürüm doğrusu.
Kitabın orijinal adı Jonathan Livingston Seagull ve yazarı da Richard Bach’tır.
Bu kısa ve anlamlı kitabı okuyarak kendi iç dünyanızda kısa bir yolculuğa
çıkabilirsiniz.
Son olarak Martı romanının benim için kilit cümlesi
neymiş onu verip sıradaki kitabımıza geçiyorum.
İşte
kilit cümlem: “Bedenin senin onun hakkında düşündüğün
şeylerden başka bir şey olmadığını bil.” Diyor ve sıradaki kitabıma geçiyorum.
|
Dar Kapı |
2. Dar Kapı: Kitap önerisi istenince ilk aklıma
gelenlerdendir Dar Kapı. Yazarı da ünlü romancı Andre Gide’dir. Kahramanları,
hemen bütün klasiklerde görebileceğimiz uzun tefekkür gezintileri, doğayla baş
başa kalınan anlarda yapılan içsel yolculuklar ile sizi derinden etkileyeceğini
düşündüğüm bir kitap.
Kitapta yaratıcıya saf bir şekilde varabilmenin nasıl
gerçekleşeceği sorgulanıyor. Kişinin erdemlerini ayakta tutarak hakikati
bulması konusunda düşünmeye davet eden bir kitap. Ama roman tadında bir
sorgulama ve aktarma. Roman karakterinden Jerome aşkı merkezde tutarken Alissa
erdemi tüm diğer etkenlerden arındırır ve ona saf bir boyut kazandırır.
Kitabı okuyalı belki 12 yıl falan oluyor. Bu süreçte
ikinci kez okuma fırsatım olmadı. Tekrar okumak istediğim bir kitaptır. Hâlâ
elimin altında durur ve tekrar okunmayı bekler.
Her kitabın bir
kilit cümlesi vardır ya Dar Kapı’nın kilit cümlesini de ben hep hafızamda
tutmuşum farkında olmadan.
İşte
o cümle: Bize öğrettiğin yol Rabb’im dar bir yol, o kadar ki iki
kişi bile yan yana yürüyemez.” İşte hafızalara kazınan o cümle. Mevlana’nın bir
kalpte iki sevgi olmaz sözünü hatırlatıyor hemen. Kitabı bitirdikten sonra
aklınızda en çok yer eden kelime ise “erdem” kelimesi olacaktır. Öyle işte.
|
Simyacı |
3. Simyacı:
Simyacı’yı okumayan kaldı mı? Okuyanların tekrar okuma gereği duyacağı bir
kitap. Zaten şu an o tarz kitapları veriyorum. Yazarı ise hepimizin tanıdığı ve
ismini telaffuzda zorlandığı Paulo Coelho. “Işığın Savaşçısının El Kitabı(Bu
kitabı daha sonra yazacağım.), Hac ve Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum
Ağladım” gibi meşhur kitapların da yazarı kendisi.
Kitabın öyküsünün Mevlana’nın eserinden esinlenerek
oluşturulduğu biliniyor. Mesnevi’deki bir öykü, yazarı bu denli masalsı bir
romanı yazmaya sürüklemiştir. Roman kahramanı Santiago bir çobandır ve
koyunlarını satıp uzun bir yolculuğa çıkar. İspanya’dan Mısır’a uzanan bir
arayış öyküsü. Masalsı ögelerle süslenen bu yolculuk mistisizm içerir. Felsefî
bir roman olan “Simyacı ”da yazgı ve mutluluk kavramları öykünün içine gayet
tadında yerleştirilmiş. Kitabın kapağında Simyacı’yı okumanın diğerleri
uykudayken güneşin doğuşunu izlemek için şafak vaktinde yani erken uyanmaya
benzediği not olarak düşülmüştür. Çünkü bu kitap sizin hayat serüveninize ışık
tutan ve yol gösteren unsurlar içeriyor. Bu nedenle başucu kitabı olarak
okunabilecek bir kitaptır. Eskimeyen ve her devirde okunan bir kitap.
Bu
kitabın benim için kilit cümlesi: Bir şeyin gerçekleşmesini
istediğinde bütün evren dileğinin gerçekleşmesi için kenara çekilir.”
|
Nietzsche Ağladığında |
4. Nietzsche Ağladığında:
Nasıl yazsam, neresinden başlasam dediğim bir kitap daha. İşte size yıllar önce
okunmuş ama unutulmamış bir kitap daha. Yazarı benim hayranlıkla takip ettiğim
Irvin D. Yalom. Tam bir Irvin Yalom kitabı hayranı olduğum için nokta
atışlarıyla yazmaya çalışıyorum. Kendisini okuyup da klinik psikolojiye merak
sarmışlığım vardır.
Kitap hakkında önce genel bir bilgi vereyim. Felsefî
düşüncelerle yoğrulan romanın kapağında edebiyatla da felsefe
yapılabileceğini(düşünülebileceğini) gösteren bir kitap.” Şeklinde bir not
bulunuyor. Romanda olaylar ve kişiler 19. Yy’da geçiyor. Freud’un öncüsü olduğu
Psikanaliz akımı da bu dönemde doğup yayılmıştır. Yer Viyana’dır. Bu ayrıntıyı
neden veriyorum? Çünkü kitabın yazılışına etki eden düşünce akımlarının doğduğu
bir devrede yaşananların kurgulandığını görüyoruz.
Kitaba başlamadan önce karakterlerle ilgili genel bir bilgi
de vereyim. Çünkü Nietzsche Varoluşçu felsefenin en başta gelen isimlerinden
biridir. Bu kurgunun içine karakterleri yerine oturtmakta zorlanabilirsiniz.
Nietzsche genç ve daha tanınmamış bir filozoftur.
Kendine bir yurt edinmemiştir. Valiziyle bir inziva hayatı yaşar. Tanrı inancı
yoktur ve onu öldürdüğünü söyler. Genelde karamsar bir tablo çizer ve umut
etmenin işkenceyi arttırdığını düşünür.
Breuer çok ünlü ve başarılı bir doktordur. Psikanalizi
başarıyla uygular ve Freud’un da arkadaşıdır. Freud ise yoksul ve başarılı bir
psikanalizcidir. Ve kitabın kadın
karakteri Salome. Salome aşka inanmayan özgür kadınlardandır ve etrafındaki
herkes ona âşıktır. Kırbacı ile özdeşleşmiştir.
Salome’un ricasıyla Nietzsche’nin Dr. Breuer ile
tanışmasıyla hikâye başlıyor. Ve böylece Nietzsche’nin varoluşunu sorguladığı
yolculuğa ilk adımlar atılıyor.
Romanın
Kilit Cümlesi: Bu romanın kilit cümlesini hatırımda
kaldığı kadarıyla yazacağım: Kibir nasıl insan ruhunu katlanılır kılıyorsa deri
de insan vücudunu katlanır kılan bir yapıdır. Bu anlama gelen bir cümleydi.
İçimden son olarak inanmak ihtiyacı demek geliyor
nedense.
|
Yalnızız |
5. Yalnızız:
Peyami Safa’nın unutulmaz eseri. İçinde pek çok mesaj barındıran bir roman.
Yalnızların kitabı, Yalnızız.
Dönemin sosyal ve
manevi sorunları Samim’in hayatı ve aşkları üzerinden işlenmeye çalışılmıştır. Simeranya var bir de. Samim’in kaçış
dünyası. Hani Ahmet Haşim’in O Belde’si var ya Tevfik Fikret’in de Mai Deniz’i…
işte Samim’in de Simerenya’sı var. Simerenya bir ütopya.
Kitabın içeriğine baktığımızda aynı evde yaşayan
kişilerin birbirlerinden son derece farklı dünya görüşlerine sahip oluğunu
görüyoruz. Hepsi ayrı bir karakter ve ayrı bir dünya. Romanda genel olarak
tezatlıkların yoğun biçimde resmedildiğini fark edeceksiniz. Madde ve
maneviyat, doğu ve batı, iyi ile kötü gibi ikilemler kendini hissettiriyor.
Romanda Batılılaşmanın getirdiği yanlış yaşam tarzları ve sonuç olarak insanın
yalnızlığı işleniyor. Yalnızlaşan insanın öyküsünü tüm dünyada ünlenen bu özel
romanla anlatıyor Peyami Safa. Tabi bunu yaparken de üst kurmacadan
yararlanıyor ve Simeranya’yı bizlere tanıtıyor.
Simerenya Samim’in kaçış
dünyasıdır. Yalnızlığına ortak olan hayali ve ütopik bir dünya. Orada
haksızlıklar yok. Orada yalnızlık yok. Yalan ve aldatma yok. Orada her şey
hayal edildiği gibi. Adı üstüne ütopya. Simerenya’yı Samim’den dinledikçe
kitaba daha çok bağlanacaksınız.
Bu
romanla ilgili unutamadığım ve benim için kilit cümle:
Ben bu mahlûku anlamak için nasıl bu denli geciktim. Nasıl seçkin hislerimin
mevzusu olmaya layık gördüm, nasıl ve ne biçim bir körlükle izin verdim?
Paragraf bu şekilde uzayıp gidiyor ama ben kısa bir not
olarak sizlerle bu satırları paylaşıyorum.
|
Erbain |
6. Erbain:
Erbain, İsmet Özel’in şiir kitabı. Erbain Arapça 40 anlamına geliyor ve kırk
yaşına kadarki şiirleri için bu eseri çıkarmıştır. Toplam 4 adet şiir kitabında
yer alan şiirlerin yanında bazı dergilerde yayınladığı şiirler de yer alıyor.
Şair, başlarda Marksist bir çizgide iken sonradan
İslâmcı bir tavır içinde şiirlerine devam ediyor. Bu kimliğine bir de milli
anlayış ve düşünceleri eklenince günümüzün önemli şairi, bu önemli kişilik
ortaya çıkıyor.
İsmet Özel’in ilk ezberlediğim şiiri “Çözülmüş Bir
Sırrın Üzüntüsü ”dür. Tabi önerdiğim de bir şiirdir. Evet İsyan, Geceleyin
Bir Koşu, Amentü ve Bir Yusuf Masalı gibi meşhur şiirleri var.
Onu okumak, onu
anlamak sizi biraz zorlayabilir. Biraz çaba ve emek gerektirebilir.
6 kitap önerisini bu şekilde tamamlıyorum. Aslında
olmazsa olmaz diyebileceğim okunması gerekenler arasında yer alan kitaplar
listesini tamamlasam 20 mi olur, 30 mu bilemem. Tam bir sayı veremem. Ama bu
şekilde küçük bir listeyle bilgilendirici bir seri olsun istedim.
Şiir kitabını okurken elinizdeki romanın bitmesini
beklemeyin. Şiir öyle belli günlerde okunacak bir metin değildir. Her güne bir
şiir ayırın. Şiir özümsenmek ister. Üzerinde düşünme gerektirir. Duyguyu
içselleştirmenizi bekler. Roman gibi tek seferde okunup bırakılmadığı için
elinizdeki roman ya da herhangi bir kitapla birlikte günlük şiir adetinizi
belirleyerek şiir kitaplarını da okuyabilirsiniz. Bugünkü kitap önerileri de burada sonlansın. Edebiyata meraklıysanız buradan Dede Korkut'un Dilinden Kadın adlı makalemi okuyabilirsiniz.
Listemdeki kitapları okuyup okumadığınızı ya da kitaplar
hakkındaki fikirlerinizi merak ediyorum. J